TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARI
1. GENEL GİRİŞ
İnsanlar arasında her toplumda ve hayatın her döneminde çeşitli problemlerle karşılaşılmakta ve farklı türde uyuşmazlıklar yaşanmaktadır. Asırlar öncesinden bu yana toplu halde yaşanan dünyada elbette birlikte yaşamanın belirli kurallara bağlanması ve yaşanan sorunların çözüme kavuşturulması gereklidir. Aksi halde toplumda kuralsız ve karmaşık bir yaşamla karşılaşılacak ve sorunlar çözümsüz kalacaktır. Bu sebeple bazı kurallar benimsenmiş, bazıları resmi olarak kabul edilmiş, bazıları da zaman içerisinde uygulanagelmiştir.
2. TOPLUMSAL DÜZENDEKİ KURALLAR BÜTÜNÜ
2.1. Toplumsal Düzen Kurallarının Türleri
Toplumsal düzen kuralları örf-adet kuralları, din kuralları, görgü kuralları, ahlak kuralları ve hukuk kuralları olmak üzere beşli ayrıma sahiptir. Ancak bunlara protokol kurallarının da eklenmesi gereklidir.
2.2. Örf-Adet Kuralları
Örf-adet kuralları, belirli bir bölgede ve/veya toplumda zaman içerisinde uygulanagelen kurallardır. Başka bir anlatımla bir konunun ya da sorunun hep aynı şekilde sonuca bağlanması veya bir davranış modelinin benimsenmesi ve buna uyulması gerektiği yönünde düşüncenin ve inanışın olması örf-adet kurallarını oluşturmaktadır. Ancak örf-adet kurallarının bağlayıcı olup olmaması değişkenlik göstermektedir. Zira bir davranışın kural olmasıyla hukuken bağlayıcı olması aynı anlama gelmemektedir. Bir kuralın bağlayıcı olması için kanunda örf-adet kurallarının uygulanacağı yönünde hüküm olması gereklidir. Örneğin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda bu yönde hükümler vardır. Ancak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda örf-adet hukukuna atıf yoktur ve bu halde bu kuralların uygulanması olanaksızdır.
Gerçekten de Türk Medeni Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa hâkimin örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar vermesi gerekmektedir. Benzer düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrasında da mevcuttur. Buna göre mahkemenin, hakkında ticari bir hüküm bulunmayan ticari işlerde ticari örf ve âdete, bu da yoksa genel hükümlere göre karar vermesi gereklidir.
2.3. Din Kuralları
Din kuralları, kutsal bir gücün belirlediği kurallar olduğuna inanılan ve bu güçle insanlar arasındaki ve insanların birbirleriyle aralarındaki ilişkileri düzenleyen, emir ve yasaklar içeren kurallar bütünüdür. Örneğin İslam Dinin yönünden namaz kılmak ve oruç tutmak Allah’ın emrettiği ve Allah ile kul arasındaki emir ve yasakları düzenleyen kurallardandır. Kul hakkı yenmemesi ve insanlar arasında hükmedilirken adaletle hükmedilmesi yönündeki ayet ise insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen diğer din kurallarındandır.
Gerçekten de Nisa Suresi’nin 58. Ayeti, “Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.” ifadelerini içermektedir.
Ancak mevzuatta hukuken bağlayıcı olduğu kabul edilmediği müddetçe din kurallarının yaptırım gücü bulunmamaktadır. Başka bir anlatımla din kurallarının herkes için bağlayıcı olması için mevzuatta da hüküm bulunması ve bu surette hukuk kuralı haline dönüşmesi gerekmektedir. Örneğin İslam Dininde dedikodu yapmak günahtır. Ancak bunun hukuk düzenince cezalandırılması için şahsiyet haklarının ihlali aranmaktadır. Benzer şekilde bir kişinin malını hırsızlık maksadıyla izinsiz almak veya kullanmak kul hakkı olduğu gibi aynı zamanda suç teşkil etmektedir. Zira Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinde zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verileceği belirtilmektedir.
2.4. Ahlak Kuralları
Toplumsal düzen kurallarından bir diğeri ahlak kurallarıdır. Bu kurallar vicdan, iyilik, doğruluk gibi manevi değerler üzerinde etkili ve bir toplumda kabul edilmiş değer yargıları olarak bilinen kurallardır. Ahlak kuralları sınırlı sayıda değildir. Örneğin aileye yardım etmek veya insanlara iyilikte bulunmak gibi davranış biçimlerine, ahlaki değer yargıları uyarınca uyulması gerektiği kabul edilmektedir. Ancak din kurallarında olduğu gibi ahlak kurallarının da hukuken bağlayıcı olması için mevzuatta düzenlenmesi gereklidir. Tıpkı nafaka yükümlülüğünde olduğu gibi. Zira nafaka konusu Türk Medeni Kanunu’nda yer almaktadır. Başka bir örneğe göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141. maddesinde yer alan hırsızlık suçu, din kurallarına aykırı olduğu gibi ahlak kurallarına da aykırıdır. Ancak bu kuralın maddi yaptırımla bağlayıcı olması din kuralı olmasından değil, kanundaki düzenlemeden kaynaklanmaktadır. Yalan söylemek ahlak kurallarına aykırı bir davranıştır. Ancak hukuksal düzende kural olarak maddi yaptırımı yoktur. Bu yönde yaptırımının olması için mevzuatta açıkça düzenlenmesi gerekmektedir. Hukuk sistemimize bakıldığında bu kuralın istisnaları da bulunmaktadır. Sanığın kimlik bilgilerini doğru beyan etmesi gerekliliği, başkasına iftira atılmamasının gerekmesi, iftira halinde bunun suç teşkil etmesi, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunulmasının cezayı gerektirmesi, yalan beyanın hileli fiile dönüşmesi, karşı tarafın aldatılarak zarara uğratılması ve failin bundan yarar elde etmesi halinde dolandırıcılık suçunun oluşması gibi..
2.5. Görgü (Adâb-ı Muaşeret) Kuralları
2.5.1. Kural
Görgü kurallarının, daha çok nezaketi gerektiren kuralları oluşturduğu, nazik ve kibar olunmasını, toplumda hoş olmayan edep adap kurallarına uyulmasını konu aldığı görülmektedir. Bu kurallara adâb-ı muaşeret kuralları da denmektedir. Örneğin büyüklere saygı göstermek, yere tükürmemek görgü kuralları arasındadır. Benzer şekilde evimize misafir geldiğinde misafirleri ayakta karşılamak görgü kuralıdır. Ancak görgü kuralları da tıpkı din ve ahlak kurallarında olduğu gibi doğrudan maddi yaptırımla bağlayıcı değildir. Bu kuralların bağlayıcı olması için açıkça mevzuatta yer alması gereklidir. Bu noktada karşımıza protokol kuralları çıkmaktadır.
2.5.2. Protokol Kuralları
Protokol kuralları resmi törenlerde, resmi ilişkilerde, askeriyede ve askeri personeller arasındaki ilişkilerde karşımıza çıkmaktadır. Örneğin bir milli bayramdaki tören alanında oturma düzeni ve sırası öncesinden bellidir. Askeriyede ast-üst ilişkisinde geçerli kurallar vardır. Bu kurallar bazı yaptırıma bağlıdır ve uyulmaması halinde disiplin cezasına yol açmaktadır. Apartman girişinde karşılaştığımız komşumuza selam vermek görgü kuralıdır. Ancak komutanın alana gelmesi üzerine erin ayakta selama durması bağlayıcı bir kuraldır. Bu kapsamda protokol kuralların maddi yaptırımla bağlayıcı olduğu, protokol kuralı haline dönüşmemiş diğer görgü kurallarının kanunda açıkça düzenlenmediği müddetçe bağlayıcı olmadığı görülmektedir.
2.6. Hukuk Kuralları
Toplumsal düzen kurallarının sonuncusu hukuk kurallarıdır. Hukuk kuralları, devletin diğer devletlerle ve kişilerle, kişilerin kişilerle olan ilişkilerini düzenleyen ve maddi yaptırımı içeren kurallar bütünüdür. Hukuk kuralları da tıpkı diğer kurallar gibi toplumsal yaşamda uygulanan ve uyulması gereken kurallardır.
3. YAPTIRIM
Toplumsal düzen kurallarının tümünde yaptırım vardır. Ancak bu yaptırım yalnızca hukuk kurallarında maddidir. Diğerlerinde manevidir. Örneğin kişinin benimsediği dinin kurallarına uymaması halinde kutsal güç (İslam Dininde işlediği günah sebebiyle Allah) tarafından cezalandırılacağına inanılmaktadır. Ancak bunun hukuk düzeninde doğrudan maddi bir karşılığı yoktur. Aynı husus ahlak ve görgü kuralları için de geçerlidir. Protokol kurallarıysa görgü kurallarının istisnasıdır.
Hukuk düzenince bir konuda örf-adet kurallarının uygulanacağı kabul edilebilir. Bu durumda maddi yaptırım olmaktadır. Aksi haldeyse yaptırım manevidir. Manevi yaptırımdan veya karşılıktan anlaşılması gereken günaha girme, ayıplanma, dışlanma, kınanma, toplumsal veya kamusal tepki ve benzeri manevi sonuçlardır. Hukuk kurallarında da sıklıkla bu yaptırımlar vardır, ancak her durumda hukuk düzeninde karşılaşılan maddi sonuçlar olmaktadır.
4. BİR KURALIN AYNI ANDA FARKLI TOPLUMSAL DÜZEN KURALLARINA DAHİL OLMASI
Bir kuralın aynı anda toplumsal düzen kurallarından birden fazlasında yer alması mümkündür. Örneğin kasten insan öldürmek Türk Ceza Kanunu’nun 81. maddesinde düzenlenmekte ve madde metninde bir insanı kasten öldüren kişinin müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilmektedir. Bir insanı öldürmenin suç olmasının yanı sıra bu fiil aynı zamanda din ve ahlak kurallarına da aykırılık teşkil etmektedir. Bu konudaki bir diğer örnek zinanın sonuçlarıdır. Bilindiği üzere Türk Ceza Hukuku’na göre zina suç değildir. Ancak Türk Medeni Kanunu’nun 161. maddesinde “Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.” düzenlemesi mevcuttur. Bu kapsamda eşin zina etmesi özel boşanma sebebidir ve diğer eşe boşanma hakkı vermektedir. Zina aynı zamanda İslam Dini bakımından din kurallarına ve ahlaki değer yargıları yönünden ahlak kurallarına da aykırıdır. Benzer şekilde çevrenin kirletilmesi görgü kurallarına aykırı bir davranıştır. Ancak bu davranış aynı zamanda 5326 sayılı Kabahatler Kanunu uyarınca bir kabahattir ve somut duruma göre 5237 sayılı kanunda yer alan çevrenin kasten veya taksirle kirletilmesi suçuna sebebiyet vermektedir.
5. SONUÇ OLARAK
Görüldüğü üzere toplumsal düzen kuralları insanların yaşam içerisinde uymak zorunda oldukları kurallar bütünüdür. Bu kurallar birbiriyle doğru orantılıdır ve birinin doğru bulmadığı kuralı sıklıkla diğerleri de doğru bulmamaktadır. Örneğin hukuk düzeninde bir insana kasten zarar vermek suçtur ve hiçbir din ve ahlak kuralı da bunu olağan karşılamamaktadır. Ancak bu kurallar bütünü kendi içerisinde yaptırım bakımından farklıdır. Hatta bu yaptırımlardan hukuk kurallarına uygulananları dahi hukuk uyuşmazlıklarında, ceza uyuşmazlıklarında ve idari uyuşmazlıklarda farklı olmaktadır. Örneğin zina boşanma sebebiyken cezai müeyyidesi yoktur. İnsan öldürmenin cezasıysa müebbet hapis cezasıdır. Ancak hırsızlık, dolandırıcılık ve yağma suçlarında cezalar süreli hapis cezalarıdır.
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL