Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararına Kadar Olan Süreçte Evlenen Kadının Soyadı
Evlenmeyle birlikte eşler arasında evlilik birliğinden kaynaklı hukuki bağ ve birliktelik oluşmakta ve bu birliktelik çeşitli sonuçları da beraberinde getirmektedir Benzer şekilde evlenmeyle eşler için bazı haklar doğmakta ve eşlere birtakım yükümlülükler yüklenmektedir. Bu hukuki sonuçlardan ve yükümlülüklerden biri de kadının soyadına ilişkindir. Şöyle ki 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesinin ilk hali “Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın, bu haktan sadece bir soyadı için yararlanabilir.” şeklindedir. Ancak bu halde kadınların haklı ve yerinde itirazları ile evlilikten önce kullandıkları kızlık soyadlarını tek başına kullanma isteklerinin olduğu görülmüştür. Bu isteklerin kabulü uzunca bir müddet mümkün olmamıştır. Ta ki Anayasa Mahkemesi’nin 2022/155 Esas, 2023/38 Karar sayılı, 22.02.2023 karar tarihli iptal kararının yürürlüğe girmesine kadar.. Zira ancak bu kararla kadınların yalnızca evlenmeden önceki (kızlık) soyadlarını kullanmaları mümkün olmuştur. Şöyle ki evlenmeden önceki soyadının kullanılmasına izin verilmesi talebiyle açılan davada itiraz konusu Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesiyle düzenlenen kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan İstanbul 8. Aile Mahkemesi, hükmün somut norm denetimi yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Somut Norm Denetimi
1982 Anayasası’nın 152. maddesiyle düzenlenen somut norm denetimi, bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması halinde, Anayasa Mahkemesi’nin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakmasıdır. Başka bir anlatımla bu başvuruyu, önündeki uyuşmazlık bakımından bekletici mesele yapmasıdır. Mahkemenin, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmemesi halindeyse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanmaktadır.
Yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını vermekte ve açıklamaktadır. Bu süre içinde karar verilmediği takdirde mahkeme, davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırmakta; ancak Anayasa Mahkemesi kararının, mahkemenin esas hakkındaki kararı kesinleşinceye kadar gelmesi durumunda buna uyulması zorunlu olmaktadır.
Anayasa Mahkemesi’nin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmediği müddetçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulması mümkün olmamaktadır.
Evlenen Kadının Soyadı Bakımından Anayasa Mahkemesi’ne Yapılan Başvuru
İstanbul 8. Aile Mahkemesi’nce, evlenen kadının soyadı bakımından önüne gelen uyuşmazlıkta Anayasanın açıklanan somut norm denetimi hükümlerine göre başvuru yapılarak Türk Medeni Kanunu madde 187 hükmünün iptali istenmiştir. Başvuru kararında, soyadının kadının kimliği ile kişiliğinin bir parçasını oluşturduğu, itiraz konusu kuralla kadının evlenmeden önceki soyadını kullanma hakkına getirilen sınırlamanın meşru bir amacının bulunmadığı, erkeğin doğumla kazandığı soyadını ömrü boyunca kullanması mümkün iken aynı hakkın kadına tanınmamasının eşitlik ilkesiyle bağdaşmadığı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin söz konusu farklı muamele nedeniyle ihlal kararları verdiği, ayrıca bireysel başvuru alanında Anayasa Mahkemesi’nce verilen ihlal kararlarının da bulunduğu ancak değiştirilmeyen kuralın idare tarafından uygulanmaya devam edildiği, bu durumun ise Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesini ihlal ettiği belirtilmiş ve kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi’nce yapılan inceleme neticesinde, evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bakımından kadınla erkek arasında fark yaratılmasını gerektirir makul ve nesnel dayanağın ve gerekçenin bulunmadığı değerlendirilmiş ve iptal öncesi durumun Anayasanın 10. maddesiyle düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlaline yol açtığı belirtilmiştir. Bilindiği üzere söz konusu maddeyle kanun önünde eşitlik ilkesi düzenlenmekte ve maddenin ilk fıkrasında herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu ifade edilmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı ve Kararın Yürürlük Tarihi
Yapılan başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesi’nin 2022/155 Esas, 2023/38 Karar sayılı, 22.02.2023 karar tarihli kararıyla, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesinin her iki fıkrasının da iptaline karar verilmiştir.
İptal kararının yürürlük tarihi bakımından ise Anayasa Mahkemesi kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonrasına işaret edilmiş ve kararın Resmi Gazetede yayım tarihi 28.04.2023 tarihi olduğundan karar, 28.01.2024 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
İptal Kararından Sonraki Süreç Bakımından Değerlendirme
Mevcut son durum değerlendirildiğinde, kadınların evlendikten sonra da evlenmeden önceki (kızlık) soyadlarını tek başına kullanmaları mümkündür ve bu hakkın önünde hukuken bir engel yoktur. Ancak hakkın kullanılması için ne yazık ki evlendikten sonra eşe karşı dava açılması gerekmektedir. Bu gereklilik nedendir? Ve bunun olmaması gereklidir. Bu durumun Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla ve iptal gerekçesiyle bağdaşır hiçbir tarafı ve sağlıklı bir tek açıklaması ve sebebi yoktur. Zira kadının evlendikten sonra kocasına karşı dava açarak soyadının önceki soyadı olarak değiştirilmesini istemesi, başka bir anlatımla evlenen kadının önceki soyadını kullanmasına izin verilmesi talepli dava ikame etmesi, son derece yersiz ve üzücü bir durumdur. Burada olması gereken, kadının evlenme anında evlendirme memuruna sözlü veya yazılı beyanıyla yalnızca eşinin soyadı, eşinin soyadıyla birlikte önceki soyadı veya yalnızca kendi soyadı olmak üzere bunlardan hangisini kullanmak istediğini ve hangisini seçtiğini beyan etmesi ya da sonrasında nüfus müdürlüklerine verilecek bir dilekçe ile bu konunun dava aşamasına gerek kalmadan ve mahkeme hükmü olmadan çözümlenmesidir. Aksi halde uygulamada ve eşler arasında çeşitli sorunlar yaşanması kaçınılmazdır. Birçok kadın da yeni evlendiği eşe karşı dava açmamak adına bu hakkını kullanamamaktadır. Hatta bir de bu davadan yüksek miktarda harç ve masraf alınmaktadır. Aslında bu hakkın kullanımı uygulamada doğrudan veya dolaylı olarak engellenmiş olmaktadır. Oysa kadın evlendikten sonra da evlilik öncesinde kullandığı (kızlık) soyadını davaya gerek olmadan kullanabilmelidir. Zira günümüzde kadınların iş ve ticari hayatta aktif şekilde yer aldıkları, çalışma hayatının büyük bir bölümünü kadınların oluşturduğu, kadınların akademik dünyada da isimlerini tanıttıkları, birçok kadının ünlü olduğu, sanatçı, yazar, avukat, doktor, mimar gibi isimleri bilindik kişiler oldukları, akademik yayınlar ve kitaplar hazırladıkları, bilimsel eserler ürettikleri ortadadır. Kadının soyadının değişmesiyle aslında tüm dünyası değişmektedir. Hele ki günün birinde boşanmanın olması halinde, kadın bundan son derece etkilenmektedir. Günümüzde boşanmaların ve özellikle de aldatmaların arttığı ve sadakatin yüksek oranda ve evlilik sürecinde zaman içerisinde azaldığı ya da hiç kalmadığı dikkate alındığında, kadınlardan evlilik için erkeklere bakarak çok daha fazla ve büyük fedakarlıklar yapmaları hatta soyadından feragat etmeleri beklenmemelidir. Bir kadın kızlık soyadını evlendikten sonra da yalnızca bir beyanla veya beyan dilekçesiyle kullanabilmeli ve bunun masrafı veya maddi bedeli olmamalıdır. Aksi durum kadınların yaşamlarını zorlaştırmaktan başka bir şey değildir. Erkekler evlendikten sonra da boşandıktan sonra da hayatlarına kaldığı yerden devam ederken kadınlar (yerine göre yalnızca karşısındaki erkeğin hatası ya da kusuru yüzünden, örneğin kadını aldatması sebebiyle boşandığında) çok fazla mağdur olmaktadır. Kadının soyadı çok önemlidir. Kadınlar evlenmeden önceki (kızlık) soyadlarını davaya gerek kalmadan kullanabilmelidir. Örneğin yazarlık yapan veya akademisyen olan bir kadının evlenmeyle soyadı değiştiğinde, akademideki tanınırlığı ortadan kalkacak veya en azından gecikecek ya da zorlaşacaktır. Kadının önceki ve sonraki kitaplarıyla eserlerinde yazılı soyadları birbirinden farklı olacaktır. Boşanmadan önceki süreçte basılan eserlerde boşandığı eski eşin soyadı kalacaktır. Bu durum kadın tarafından istenmeyecek ve kadında farklı yaralar açacaktır. Açıklanan sebeplerle de kadının önceki soyadını dava açmadan kullanması mümkün olmalıdır. Halihazırda kadının önceki soyadını kullanmak için dava yoluna başvurmaya, eşe karşı dava açmaya, harç yatırmaya ve gider avansı ödemeye zorlanması, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının önünde bir engelden ve hakkın kullanımını güçleştiren bir durumdan öteye gitmemektedir. Buna ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalı ve kadının yalnızca bir beyanla ve dava açmadan masrafsız şekilde kendi kızlık soyadını kullanmasına imkan tanınmalıdır.
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL