Öyle şeyler diyebilmeliydim ki..
Mesela,
Bu ülkede kimsenin kanı yerde kalmaz, diyebilmeliydim.
Bu ülkede canın ve kanın hesabı sorulur, diyebilmeliydim.
Bu ülkede kimse bir diğerinin canını yakmaz, toplumsal kurallara uyar, halkımız vicdanlı ve merhametlidir, diyebilmeliydim.
Çalışan, bir yere hakkıyla gelir, geldiği yerde de çalışır, diyebilmeliydim.
Bu ülkede liyakat esastır, diyebilmeliydim.
Herkese çalışmasının karşılığı ödenir, kimsenin emekleri boşa gitmez, çalışmayan maaşını işten kaçtığı kadar eksik alır, diyebilmeliydim.
Bu ülkede bir kişinin haklı problemi ve yakınması ortadan kalkmadan ve sorunu çözülmeden kimsenin içi rahat olmaz, kamu da toplum da tepki verir, diyebilmeliydim.
Davanı açınca, suç duyurunu yapınca, asla gözün arkada kalmaz, diyebilmeliydim.
Bu ülkede eğitim çok değerli ve başarı esastır, diyebilmeliydim.
Ülkede eğitime önem verilir, eğitim alan ciddiye ve dikkate alınır, sağlıklı eğitimci önemsenir ve sözüne kulak verilir, diyebilmeliydim.
Bu ülkede sağlığa çok değer verilir ve halk sağlığı üzerinde oyun ya da hile olmaz, diyebilmeliydim.
Bu ülkede İslam çatısı değil, insan ve diğer canlılar olmak üzere aynı çatı altında toplandık, diyebilmeliydim.
Cana, mala ve hürriyete gelen zarar ve tehlikeler ciddiye alınır, diyebilmeliydim.
Hele birisinin çocuğuna kasten zarar verilsin, hele ırza göz dikilsin, hele canlar bile isteye acımasızca yok edilsin, hele ormanlarımız yakılsın, ağaçlarımız yok edilsin, evlerin, iş yerlerinin kolonları kesilsin, ülkeye ihanet edilsin, bunu yapanlar idam edilir, gözünün yaşına bakılmaz, diyebilmeliydim.
Kimsen yoksa bile korkma, geride kalan herkes, devlet ve millet bunun hesabını sorar, diyebilmeliydim.
Hukuk sistemi o denli oturmuş ve sistem öyle bir çalışıyor ki, avukatlar çok güvenilir, yanlış yapanın da cezası verilir, barolar hakkıyla oluşturulur, baro kurul ve başkanlıkları seçimle değil, liyakatle iş başına gelir, diyebilmeliydim.
Ülkede hiçbir sınavda haksızlık yapılmaz, bir insan evladının, bir çocuğumuzun dahi kaderiyle ve rızkıyla oynanmaz, aksi durumda tüm zararları karşılanır ya da yapılan haksızlık karşısında kendisine yeniden hak tanınır, diyebilmeliydim. Hakimlik ve savcılık sınavlarında tekrar tekrar yazılıya gir, denilmez, yapılan usulsüzlükler ve yaşatılan mağduriyetler dikkate alınarak yalnızca mülakatı tekrarlanır, yazılı puanı saklı kalır, diyebilmeliydim.
Ülkemizde sokaklarda su, simit, mendil satan, ayakkabı boyayan, dilenen çocuk olmaz, devletimiz hemen olaya el koyar, o çocukları korur, onlara bu hayatı reva görenlerden de tüm bunların hesabını sorar, diyebilmeliydim.
Bizde siyasette yalan olmaz, siyasetçilerin her biri vatandaşa karşı duyarlı ve özverilidir, partiler arası yardımlaşma, dayanışma, ülkesel konularda birlik, beraberlik ve bütünleşme mevcut, ülke ve millet için gereği neyse yapılır, meclisimiz olaysız ve hassasiyeti yüksek kimselerle doludur, diyebilmeliydim.
Çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız caddelerde, sokaklarda, yollarda ve diğer alanlarda kimse tarafından rahatsız edilmez, gidecekleri yere rahatça gidebilirler, ola ki aksi bir durum baş gösterdi, burada olay yalnızca bir kişinin zarar ya da mağduriyeti olarak görülmez, mevcut somut zararın yanı sıra tüm bireylerin sokağa çıkma hakkı tehlikede görülür ve bu uğurda tüm caydırıcı ve önleyici tedbirler alınır, diyebilmeliydim.
Bizim ülkede kapılar torpille ve kayırmacılıkla değil; bilgi, deneyim, başarı, liyakât, iyi niyet, vicdan, doğruluk ve dürüstlük gibi erdem, duruş ve somut verilerle açılır, diyebilmeliydim.
Yöneticiler halkı yalnız ve kimsesiz bırakmaz, siyaseti başaramadılar mı halktan özür dileyerek çekilmesini de bilirler, illa ki tepede kalacağım diye halkı karşısına almazlar, kendi ego ve menfaatlerinden önce halkın sağlığı, birliği, beraberliği, bütünlüğü, ülkenin bekası, vatandaşın mutluluğu gelir, ülkesel menfaatler gelir, diyebilmeliydim.
Ülkeye ihanet eden affedilmez, kamu kurumlarında barındırılmaz, sıklıkla ve ansızın teftiş ve denetimler olur, şikayetler hasıraltı yapılmaz, dosyaların kapatılması için usulsüz delil, gerekçe ve bahaneler üretilmez, diyebilmeliydim.
Ama ben canım güzelim ülkemde bunları diyemiyorum. Ve bundan dolayı da içim kan ağlıyor. Neden mi? Nedenleri çok açık.
Bizim ülkemizde uygulamada hak yoktur. Haklarımız yalnızca Resmi Gazetede yayımlanmakta ve kağıt üzerinde yazmaktadır. Gerçekte yoktur. Kullanamadığın hak yazsa ne olacaktır? Hukuk yoktur. Hukuk kuralları uygulanmamaktadır. Adalet yoktur. Kamusal vicdan sürekli kanamaktadır, sızlamaktadır. Sürekli canlar yanmaktadır. Yaşam hakları her gün birer birer, sıklıkla topluca yok edilmektedir. Kamusal vicdanın sesi hiç susmamakta, artık sokaklara taşmaktadır.
İnsanî değer yargıları yok edilmiştir. Ülkede acıma duygusu neredeyse kalmamıştır.
Ahlaki değer yargısı yoktur.
Ülkede torpil çoktur. Kayırma çoktur.
Kan kokusudur her yer. Cinayetler bir türlü bitmemektedir.
Hiçbir şeyden ve kötülükten ders alınmamaktadır.
Çok kişide ve yerde artık iyi niyet yoktur. Art niyet, kötü niyet ise çoktur.
Siyasetçiler halka yalan söylemektedir. Halkı kandırmaktadır. Samimiyetsizdir. Bir dedikleri diğerini tutmamaktadır. Hiçbir istikrarlı tutum ve davranışları yoktur. Hepsi yargıyı ele geçirmenin peşindedir. Kim başa geçse gözünü yargıya dikmektedir ve dikecektir. Hepsi de kendi adamlarının tahliyesi için yargıya söz geçirmenin peşindedir.
Ülkede halka saygı yoktur.
Ekonomik istikrarsızlık ve pahalılık hat safhadadır. Vatandaşın alım gücü düşmüş, yok edilmiş, adeta yerle bir edilmiştir.
Seçmenler dikkate ve ciddiye alınmamakta, aksine hafife alınmaktadır.
Ülkede paraya ve güce düşkünlük çok yüksek orandadır. Bu ülke adeta "Ye kürküm ye" ülkesi haline dönüşmüştür. Çok kişi etiket peşinde koşmakta ve etiket evlilikleri yapılmaktadır. Haliyle de boşanmalar artmaktadır. Koltuk sevdalısı sayısı çok fazladır.
Ülkede yalan kol gezmektedir. Taraf ve/veya vekillerinin yalan beyanlarıyla başlatılan soruşturmalar ve kovuşturmalar mevcuttur. Ancak resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma, iftira, suç uydurma, yalan tanıklık yapma gibi suçlar hakkında bir türlü işlem yapılmak istenmemektedir. İftiraya uğrayan, ancak takipsizlik kararı veya beraat kararı verildiğine ve adeta başına daha kötü bir şey gelmediğine şükretmekte, ne yazık ki kendisine yapılan haksızlıkların hesabını kimseden soramamaktadır.
Kadın tacizi her yerde ve her tarihte karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda yeterince mücadele edilmemekte ve gerekli tedbirler alınmamaktadır.
Ülkede eğitim hafife alınmaktadır. Birçok yazılı sınavda sorular verilmiştir ve ele geçirilmiştir. Çoğu mülakat baştan sona torpilden ibarettir. İsim listeleri mülakat kurullarının önündedir.
Hakim ve savcıların mesleklere alımları adaletsiz şekildedir. Adliyede sıklıkla muhatap bulunamamaktadır. En basit dosya bile yıllarca sürmektedir. Çok sayıda avukat suç işlemektedir. Bunlar bildirildiğinde, bu kimselere ceza veren bir mekanizma da olmamaktadır. Ancak görevi kötüye kullanma ve görevini yapmama da suçtur. Olayı soruşturma ve ceza verme yetkisi olanlara denetim olmadığından ülkede yaptırımsızlık söz konusudur. 1,5-2 yıl önce Uşak Barosuna yapılan avukat şikayetinden ötürü ceza verilmemesi yönünde karar verilmiştir. Kararda, neredeyse iki yıldır ilgili Cumhuriyet başsavcılığının hiçbir işlem yapmadığından, şikayet olunan avukat hakkında savcılık tarafından karar verilmediğinden ve açık kovuşturma bulunmadığından bahisle daha fazla beklenmek istenmediği belirtilmiştir. Burada adli merciilerin görevlerini sağlıklı şekilde ve zamanında yapmamaları sebebiyle görevlerini kötüye kullanan baroda görevli kayırmacı avukatlar ile suça karışan ve şikayet edilen avukatlar, işte tüm bu boşluklardan ve adli birimlerin görev yapmama olgularından faydalanmaktadır. Oysa somut olayda şikayet olunan avukatla baro başkanı komşudur. Açık bir hukuksuzluk resmen kapatılmak istenmektedir. Sahte yetki belgesi düzenleyen avukata ne savcılık ne de kayıtlı olduğu Uşak Barosu ceza vermektedir. Bu nasıl bir ülkedir? Bu nasıl bir gidişattır? Bu kişi daha çok sayıda kişiyi mağdur etsin, sahte yetki belgeleri düzenleyip düzenleyip daha fazla usulsüzlük yapsın diye mi ceza verilmemektedir?
Bu ülkede birçok avukat, şüpheli ve sanıklara ifade öğretmektedir. Şüpheliler, kollukta diğer avukatların ifade öğrettiğini söyleyip ifade öğretmeyen avukatlara kahırlanmaktadır. Ne hakla ve ne münasebetle bu cürette olunmaktadır? Avukatın görevi, ifade öğretmek midir? Avukatlar, suç işleyenlerin, suça karışanların ya da suç isnadı altında olanların şerikleri ya da yardımcıları değildir. Bu şekilde davranan avukatlara neden işlem yapılmamaktadır? Avukatlık mesleği, savunma mesleği olmaktan çıkıp suçun üzerini kapatma, ifade üretme ve uydurma, soruşturmayı gölgeleme, soruşturmanın seyrini değiştirme mesleğine dönüşemez ve amacından saptırılamaz. Neden usulsüzlüklerin hesabı kimse tarafından sorulmamaktadır?
Ülkede özel hastanelerin çoğuna girilemez olmuştur. Sıklıkla özel hastanelerde yaşanan hukuksuzluklar sonucu mağduriyetler yaşanmakta ve tüm bunlar haberlere konu olmaktadır. İnsan hayatı koca bir yokluğa ve sevenleri ile yakınları bakımından büyük bir boşluğa dönüşmektedir.
Fuhuş artık hat safhadadır. Eskortluk her yerde ve her platformdadır. Sosyal medyada çıplak ya da yarı çıplak insan resmi doludur ve tüm bunlar serbesttir. Ne yazık ki küçücük çocukların ellerince cep telefonları vardır. Bu sebeple çocukları gelecekte büyük tehlikeler beklemektedir. Bazı ebeveynlerin bilinçsizliği ile çıplaklık olgusunun hakim olduğu hukuka aykırılıklar birleşince de çocukların sonu için kaygı duyulmaması imkansızdır.
Aile kurumu bitmek üzeredir. Neredeyse kimse çocuk yapmayı istememektedir. Çocuk yapsalar ne olacak? Doğan çocukların hiçbir geleceği yoktur. Sınavlara usulsüzlükler, şaibeler karıştırılmaktadır. Çocukların ve gençlerin emekleri yok edilmekte ve hayalleri tüketilmektedir. Her an için okula giden bir çocuğun (yolda, okulun sınıfında, bahçesinde, tuvaletinde, okul servisinde) dövüldüğü ya da öldürüldüğü haberleri gelmektedir.
Hayata küsen ve intihara sürüklenen insan sayısı deseniz, çok fazladır. Hukukçuların bile intihar ettiği bir dönemden ve ülkeden bahsediyorum. Son bir yılda hakim, hakim savcı yardımcısı, avukat, stajyer avukat intiharları ve ölümleri dikkate alındığında, ne anlatılmak istendiği de çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Ortalık insan sağlığıyla oynayan gıda satış yerleri doludur. Satış yaptığı yaprak sarması tenceresinden kendisi de yiyen bir çalışan ve çalıştığı iş yeri, yakın zamanda Cimer üzerinden şikayet edilmiştir. Ülkede tavuk döner, kumpir gibi yiyecekleri yediği için çok kişi zehirlenmektedir.
Ülkenin insanı sosyal medyaya hapsedilmiştir. İyi niyetli insanlara başka ihtimal ve seçenek bırakılmamıştır. Sesler ancak ya sosyal medyadan ya da televizyon ekranlarından duyurulmaktadır. Sadece bir kişinin mağduriyeti kimsenin umurunda değildir. O sesi binlerce kişi duymadığı, kişi televizyon kanallarından haykırmadığı, olaylar sosyal medyaya düşmediği müddetçe sorun yokmuş gibi davranılmaktadır. Ne zaman ki sesi duyuldu, ancak o zaman dikkate alınmaktadır. Yoksa ne yaşarsa yaşasın, bize ne, denilmektedir. Gerçekten de böyledir ki bu yüzden savcılıktan ya da hakimlikten salınan çok sayıda kişi, konu sosyal medyaya ya da haber kanallarına düştükten sonra yakalanmakta ve/veya tutuklanmaktadır.
Milletin temsil edildiği mecliste sürekli kavgalar olmaktadır. Siyasetçiler hakaretli konuşmakta ve birbirlerini darp etmektedir. Siyasetçilerin ne halka ne birbirlerine saygısı vardır. Ülkenin gençlerine ve çocuklarına kötü örnek olunmaktadır.
Ülkede sürekli sorun ve çözümsüzlük olgusu vardır. Sorunların çözüm mercii var gibi görünse de, fiiliyatta ve gerçekte bulunamamaktadır. Ortada ne çözüm vardır ne de çözüm mercii..
Öyle şeyler diyebilmeliydim ki..
Mesela,
Bu ülkede kimsenin kanı yerde kalmaz, diyebilmeliydim.
Bu ülkede canın ve kanın hesabı sorulur, diyebilmeliydim.
Bu ülkede kimse bir diğerinin canını yakmaz, toplumsal kurallara uyar, halkımız vicdanlı ve merhametlidir, diyebilmeliydim.
Çalışan, bir yere hakkıyla gelir, geldiği yerde de çalışır, diyebilmeliydim.
Bu ülkede liyakat esastır, diyebilmeliydim.
Herkese çalışmasının karşılığı ödenir, kimsenin emekleri boşa gitmez, çalışmayan maaşını işten kaçtığı kadar eksik alır, diyebilmeliydim.
Bu ülkede bir kişinin haklı problemi ve yakınması ortadan kalkmadan ve sorunu çözülmeden kimsenin içi rahat olmaz, kamu da toplum da tepki verir, diyebilmeliydim.
Davanı açınca, suç duyurunu yapınca, asla gözün arkada kalmaz, diyebilmeliydim.
Bu ülkede eğitim çok değerli ve başarı esastır, diyebilmeliydim.
Ülkede eğitime önem verilir, eğitim alan ciddiye ve dikkate alınır, sağlıklı eğitimci önemsenir ve sözüne kulak verilir, diyebilmeliydim.
Bu ülkede sağlığa çok değer verilir ve halk sağlığı üzerinde oyun ya da hile olmaz, diyebilmeliydim.
Bu ülkede İslam çatısı değil, insan ve diğer canlılar olmak üzere aynı çatı altında toplandık, diyebilmeliydim.
Cana, mala ve hürriyete gelen zarar ve tehlikeler ciddiye alınır, diyebilmeliydim.
Hele birisinin çocuğuna kasten zarar verilsin, hele ırza göz dikilsin, hele canlar bile isteye acımasızca yok edilsin, hele ormanlarımız yakılsın, ağaçlarımız yok edilsin, evlerin, iş yerlerinin kolonları kesilsin, ülkeye ihanet edilsin, bunu yapanlar idam edilir, gözünün yaşına bakılmaz, diyebilmeliydim.
Kimsen yoksa bile korkma, geride kalan herkes, devlet ve millet bunun hesabını sorar, diyebilmeliydim.
Hukuk sistemi o denli oturmuş ve sistem öyle bir çalışıyor ki, avukatlar çok güvenilir, yanlış yapanın da cezası verilir, barolar hakkıyla oluşturulur, baro kurul ve başkanlıkları seçimle değil, liyakatle iş başına gelir, diyebilmeliydim.
Ülkede hiçbir sınavda haksızlık yapılmaz, bir insan evladının, bir çocuğumuzun dahi kaderiyle ve rızkıyla oynanmaz, aksi durumda tüm zararları karşılanır ya da yapılan haksızlık karşısında kendisine yeniden hak tanınır, diyebilmeliydim. Hakimlik ve savcılık sınavlarında tekrar tekrar yazılıya gir, denilmez, yapılan usulsüzlükler ve yaşatılan mağduriyetler dikkate alınarak yalnızca mülakatı tekrarlanır, yazılı puanı saklı kalır, diyebilmeliydim.
Ülkemizde sokaklarda su, simit, mendil satan, ayakkabı boyayan, dilenen çocuk olmaz, devletimiz hemen olaya el koyar, o çocukları korur, onlara bu hayatı reva görenlerden de tüm bunların hesabını sorar, diyebilmeliydim.
Bizde siyasette yalan olmaz, siyasetçilerin her biri vatandaşa karşı duyarlı ve özverilidir, partiler arası yardımlaşma, dayanışma, ülkesel konularda birlik, beraberlik ve bütünleşme mevcut, ülke ve millet için gereği neyse yapılır, meclisimiz olaysız ve hassasiyeti yüksek kimselerle doludur, diyebilmeliydim.
Çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız caddelerde, sokaklarda, yollarda ve diğer alanlarda kimse tarafından rahatsız edilmez, gidecekleri yere rahatça gidebilirler, ola ki aksi bir durum baş gösterdi, burada olay yalnızca bir kişinin zarar ya da mağduriyeti olarak görülmez, mevcut somut zararın yanı sıra tüm bireylerin sokağa çıkma hakkı tehlikede görülür ve bu uğurda tüm caydırıcı ve önleyici tedbirler alınır, diyebilmeliydim.
Bizim ülkede kapılar torpille ve kayırmacılıkla değil; bilgi, deneyim, başarı, liyakât, iyi niyet, vicdan, doğruluk ve dürüstlük gibi erdem, duruş ve somut verilerle açılır, diyebilmeliydim.
Yöneticiler halkı yalnız ve kimsesiz bırakmaz, siyaseti başaramadılar mı halktan özür dileyerek çekilmesini de bilirler, illa ki tepede kalacağım diye halkı karşısına almazlar, kendi ego ve menfaatlerinden önce halkın sağlığı, birliği, beraberliği, bütünlüğü, ülkenin bekası, vatandaşın mutluluğu gelir, ülkesel menfaatler gelir, diyebilmeliydim.
Ülkeye ihanet eden affedilmez, kamu kurumlarında barındırılmaz, sıklıkla ve ansızın teftiş ve denetimler olur, şikayetler hasıraltı yapılmaz, dosyaların kapatılması için usulsüz delil, gerekçe ve bahaneler üretilmez, diyebilmeliydim.
Ama ben canım güzelim ülkemde bunları diyemiyorum. Ve bundan dolayı da içim kan ağlıyor. Neden mi? Nedenleri çok açık.
Bizim ülkemizde uygulamada hak yoktur. Haklarımız yalnızca Resmi Gazetede yayımlanmakta ve kağıt üzerinde yazmaktadır. Gerçekte yoktur. Kullanamadığın hak yazsa ne olacaktır? Hukuk yoktur. Hukuk kuralları uygulanmamaktadır. Adalet yoktur. Kamusal vicdan sürekli kanamaktadır, sızlamaktadır. Sürekli canlar yanmaktadır. Yaşam hakları her gün birer birer, sıklıkla topluca yok edilmektedir. Kamusal vicdanın sesi hiç susmamakta, artık sokaklara taşmaktadır.
İnsanî değer yargıları yok edilmiştir. Ülkede acıma duygusu neredeyse kalmamıştır.
Ahlaki değer yargısı yoktur.
Ülkede torpil çoktur. Kayırma çoktur.
Kan kokusudur her yer. Cinayetler bir türlü bitmemektedir.
Hiçbir şeyden ve kötülükten ders alınmamaktadır.
Çok kişide ve yerde artık iyi niyet yoktur. Art niyet, kötü niyet ise çoktur.
Siyasetçiler halka yalan söylemektedir. Halkı kandırmaktadır. Samimiyetsizdir. Bir dedikleri diğerini tutmamaktadır. Hiçbir istikrarlı tutum ve davranışları yoktur. Hepsi yargıyı ele geçirmenin peşindedir. Kim başa geçse gözünü yargıya dikmektedir ve dikecektir. Hepsi de kendi adamlarının tahliyesi için yargıya söz geçirmenin peşindedir.
Ülkede halka saygı yoktur.
Ekonomik istikrarsızlık ve pahalılık hat safhadadır. Vatandaşın alım gücü düşmüş, yok edilmiş, adeta yerle bir edilmiştir.
Seçmenler dikkate ve ciddiye alınmamakta, aksine hafife alınmaktadır.
Ülkede paraya ve güce düşkünlük çok yüksek orandadır. Bu ülke adeta "Ye kürküm ye" ülkesi haline dönüşmüştür. Çok kişi etiket peşinde koşmakta ve etiket evlilikleri yapılmaktadır. Haliyle de boşanmalar artmaktadır. Koltuk sevdalısı sayısı çok fazladır.
Ülkede yalan kol gezmektedir. Taraf ve/veya vekillerinin yalan beyanlarıyla başlatılan soruşturmalar ve kovuşturmalar mevcuttur. Ancak resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma, iftira, suç uydurma, yalan tanıklık yapma gibi suçlar hakkında bir türlü işlem yapılmak istenmemektedir. İftiraya uğrayan, ancak takipsizlik kararı veya beraat kararı verildiğine ve adeta başına daha kötü bir şey gelmediğine şükretmekte, ne yazık ki kendisine yapılan haksızlıkların hesabını kimseden soramamaktadır.
Kadın tacizi her yerde ve her tarihte karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda yeterince mücadele edilmemekte ve gerekli tedbirler alınmamaktadır.
Ülkede eğitim hafife alınmaktadır. Birçok yazılı sınavda sorular verilmiştir ve ele geçirilmiştir. Çoğu mülakat baştan sona torpilden ibarettir. İsim listeleri mülakat kurullarının önündedir.
Hakim ve savcıların mesleklere alımları adaletsiz şekildedir. Adliyede sıklıkla muhatap bulunamamaktadır. En basit dosya bile yıllarca sürmektedir. Çok sayıda avukat suç işlemektedir. Bunlar bildirildiğinde, bu kimselere ceza veren bir mekanizma da olmamaktadır. Ancak görevi kötüye kullanma ve görevini yapmama da suçtur. Olayı soruşturma ve ceza verme yetkisi olanlara denetim olmadığından ülkede yaptırımsızlık söz konusudur. 1,5-2 yıl önce Uşak Barosuna yapılan avukat şikayetinden ötürü ceza verilmemesi yönünde karar verilmiştir. Kararda, neredeyse iki yıldır ilgili Cumhuriyet başsavcılığının hiçbir işlem yapmadığından, şikayet olunan avukat hakkında savcılık tarafından karar verilmediğinden ve açık kovuşturma bulunmadığından bahisle daha fazla beklenmek istenmediği belirtilmiştir. Burada adli merciilerin görevlerini sağlıklı şekilde ve zamanında yapmamaları sebebiyle görevlerini kötüye kullanan baroda görevli kayırmacı avukatlar ile suça karışan ve şikayet edilen avukatlar, işte tüm bu boşluklardan ve adli birimlerin görev yapmama olgularından faydalanmaktadır. Oysa somut olayda şikayet olunan avukatla baro başkanı komşudur. Açık bir hukuksuzluk resmen kapatılmak istenmektedir. Sahte yetki belgesi düzenleyen avukata ne savcılık ne de kayıtlı olduğu Uşak Barosu ceza vermektedir. Bu nasıl bir ülkedir? Bu nasıl bir gidişattır? Bu kişi daha çok sayıda kişiyi mağdur etsin, sahte yetki belgeleri düzenleyip düzenleyip daha fazla usulsüzlük yapsın diye mi ceza verilmemektedir?
Bu ülkede birçok avukat, şüpheli ve sanıklara ifade öğretmektedir. Şüpheliler, kollukta diğer avukatların ifade öğrettiğini söyleyip ifade öğretmeyen avukatlara kahırlanmaktadır. Ne hakla ve ne münasebetle bu cürette olunmaktadır? Avukatın görevi, ifade öğretmek midir? Avukatlar, suç işleyenlerin, suça karışanların ya da suç isnadı altında olanların şerikleri ya da yardımcıları değildir. Bu şekilde davranan avukatlara neden işlem yapılmamaktadır? Avukatlık mesleği, savunma mesleği olmaktan çıkıp suçun üzerini kapatma, ifade üretme ve uydurma, soruşturmayı gölgeleme, soruşturmanın seyrini değiştirme mesleğine dönüşemez ve amacından saptırılamaz. Neden usulsüzlüklerin hesabı kimse tarafından sorulmamaktadır?
Ülkede özel hastanelerin çoğuna girilemez olmuştur. Sıklıkla özel hastanelerde yaşanan hukuksuzluklar sonucu mağduriyetler yaşanmakta ve tüm bunlar haberlere konu olmaktadır. İnsan hayatı koca bir yokluğa ve sevenleri ile yakınları bakımından büyük bir boşluğa dönüşmektedir.
Fuhuş artık hat safhadadır. Eskortluk her yerde ve her platformdadır. Sosyal medyada çıplak ya da yarı çıplak insan resmi doludur ve tüm bunlar serbesttir. Ne yazık ki küçücük çocukların ellerince cep telefonları vardır. Bu sebeple çocukları gelecekte büyük tehlikeler beklemektedir. Bazı ebeveynlerin bilinçsizliği ile çıplaklık olgusunun hakim olduğu hukuka aykırılıklar birleşince de çocukların sonu için kaygı duyulmaması imkansızdır.
Aile kurumu bitmek üzeredir. Neredeyse kimse çocuk yapmayı istememektedir. Çocuk yapsalar ne olacak? Doğan çocukların hiçbir geleceği yoktur. Sınavlara usulsüzlükler, şaibeler karıştırılmaktadır. Çocukların ve gençlerin emekleri yok edilmekte ve hayalleri tüketilmektedir. Her an için okula giden bir çocuğun (yolda, okulun sınıfında, bahçesinde, tuvaletinde, okul servisinde) dövüldüğü ya da öldürüldüğü haberleri gelmektedir.
Hayata küsen ve intihara sürüklenen insan sayısı deseniz, çok fazladır. Hukukçuların bile intihar ettiği bir dönemden ve ülkeden bahsediyorum. Son bir yılda hakim, hakim savcı yardımcısı, avukat, stajyer avukat intiharları ve ölümleri dikkate alındığında, ne anlatılmak istendiği de çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır.
Ortalık insan sağlığıyla oynayan gıda satış yerleri doludur. Satış yaptığı yaprak sarması tenceresinden kendisi de yiyen bir çalışan ve çalıştığı iş yeri, yakın zamanda Cimer üzerinden şikayet edilmiştir. Ülkede tavuk döner, kumpir gibi yiyecekleri yediği için çok kişi zehirlenmektedir.
Ülkenin insanı sosyal medyaya hapsedilmiştir. İyi niyetli insanlara başka ihtimal ve seçenek bırakılmamıştır. Sesler ancak ya sosyal medyadan ya da televizyon ekranlarından duyurulmaktadır. Sadece bir kişinin mağduriyeti kimsenin umurunda değildir. O sesi binlerce kişi duymadığı, kişi televizyon kanallarından haykırmadığı, olaylar sosyal medyaya düşmediği müddetçe sorun yokmuş gibi davranılmaktadır. Ne zaman ki sesi duyuldu, ancak o zaman dikkate alınmaktadır. Yoksa ne yaşarsa yaşasın, bize ne, denilmektedir. Gerçekten de böyledir ki bu yüzden savcılıktan ya da hakimlikten salınan çok sayıda kişi, konu sosyal medyaya ya da haber kanallarına düştükten sonra yakalanmakta ve/veya tutuklanmaktadır.
Milletin temsil edildiği mecliste sürekli kavgalar olmaktadır. Siyasetçiler hakaretli konuşmakta ve birbirlerini darp etmektedir. Siyasetçilerin ne halka ne birbirlerine saygısı vardır. Ülkenin gençlerine ve çocuklarına kötü örnek olunmaktadır.
Ülkede sürekli sorun ve çözümsüzlük olgusu vardır. Sorunların çözüm mercii var gibi görünse de, fiiliyatta ve gerçekte bulunamamaktadır. Ortada ne çözüm vardır ne de çözüm mercii..
Ve benim tüm bunlara itirazım vardır. Bu ülkede olanla olması gereken birbirine tamamen tezattır. Bu yüzden olanın olması gerekene dönüşmesi, ikisinin olması gerekende yeniden vücut bulması ve bu ikisinin ivedilikle özdeşleşmesi gereklidir. Zira ülkede yöneticilerin rahatı ve şahsi menfaatleri değil, halkın sağlığı, huzuru ve mutluluğu esas alınmak zorundadır.
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL
Ve benim tüm bunlara itirazım vardır. Bu ülkede olanla olması gereken birbirine tamamen tezattır. Bu yüzden olanın olması gerekene dönüşmesi, ikisinin olması gerekende yeniden vücut bulması ve bu ikisinin ivedilikle özdeşleşmesi gereklidir. Zira ülkede yöneticilerin rahatı ve şahsi menfaatleri değil, halkın sağlığı, huzuru ve mutluluğu esas alınmak zorundadır.
LL.M. Av. Uzm. Arb. AYŞEN GÜZEL