SANA YAKIŞANI YAP BAŞKAN!

Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda epeyce düşündüm. Ülkücü duygularım ve şahsi duygularım ile insani duygularımın arasında kaldım...

Merhaba Sevgili Dostlar..

Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda epeyce düşündüm. Ülkücü duygularım ve şahsi duygularım ile insani duygularımın arasında kaldım. Fakat yanlış yapan öz babam da olsa, öz ağabeyim de olsa;, kendime duyduğum saygı gereği bunu dile getirme mecburiyeti hissettim..

Bu hafta kamuoyunda ağabeyim gibi sevdiğim, onu korumak adına kendimi bıçağın önüne attığım İl Başkanım Tanju Balatlı’nın açıklamalarını okudum. Kendisini ne kadar seversem seveyim, bu açıklamalarının oldukça talihsiz bir açıklama olduğunu düşünüyorum. Hatta bu açıklamalarından dolayı saygınlığını yitirdiğini düşünüyorum. Kendisi, “Genel Merkezin parti teşkilatlarını kapatmasını onaylamıyorum” diyor. Sayın İl Başkanı bunu onaylamamakta gerçekten samimi iseniz neden daha önce kapatılmış bir teşkilata il başkanı olmayı kabul ettiniz? Bu, o günün şartlarında o günkü teşkilata bir saygısızlık değil miydi? Bana lider, teşkilat, doktrin anlatan siz değil miydiniz?

Değerli il başkanım; hiçbir görevi ve yetkisi olmayan kişileri, sırf genel merkezi ve teşkilatı eleştirdiği gerekçisiyle partiden ihraç istemi ile disipline sevk eden siz değil miydiniz? Tüm bunları düşündüğümde güçlünün yanında mısınız yoksa doğrunun yanında mısınız anlamakta güçlük çekiyorum. Ve kendime diyorum ki; siyasette kimseye güvenilmiyor.. Bir kere adam satan maalesef herkesi satıyormuş.. Oysa ki ülkücü zihniyetimiz bizlere sadakati ve ülküdaşlığı tavsiye eder. Siz bu tavsiyeyi sanırım unuttunuz. En yakınınızda bulunan, sizi seven bir çok ismi yarı yolda bıraktığınız zaman bunu görmeliydik..

Şimdi.. Eğer samimi iseniz ve kendinize saygınız varsa.. Bu teşkilatın mensuplarına saygınız varsa.. İstifa edersiniz.. Rahatsız olduğunuz bir yapının altında çalışmayı kendinize yakıştırıyorsanız size söyleyecek bir sözüm yok. Ancak şunu anladım ki.. Bir kere satan herkesi satıyor.. Huylu huyundan üzülerek söylüyorum ki vazgeçmiyor.

Sözlerimi her zaman olduğu gibi yine bir hikayeyle bitirmek isterim.

 

AKREP İLE KURBAĞANIN DOSTLUĞU

Akrep nehrin kenarında durmuş karşı kıyıya bakmaktadır. Geçmek istemekte ama suyu geçmek için yaratılmamıştır, korkar. Dostu olan kurbağaya seslenir:

Kurbağa kardeş, seninle dostuz biz, dostluğumuz hatırına beni karşı kıyıya geçirir misin?

Kurbağa kendinden emin bir şekilde: Yapamam akrep kardeş, evet seninle biz dostuz ama uzak durmalıyım senden. Sen bir akrepsin ve zalim bir iğnen var, çekinirim senden.

Akrep, kurbağanın endişesini anlar, ama vazgeçmemiştir.

Bak kurbağa kardeş; şimdi sen beni sırtına alıp karşıya geçirirken seni sokabilir miyim hiç?

Bunu ancak bir aptal yapar. Ben yüzme bilmem ki, seni sokarsam ben de boğulur ölürüm.

Mantıklı gelmiştir kurbağaya. Hem eski dosttular, neden soksun ki? Kabul eder. Akrep yaklaşır ve kurbağanın sırtına biner. Suyu geçmeye başlamışlardır yavaş yavaş. Derken, tam da suyun ortasında, kurbağa sırtında bir yanma hisseder. Akrep sokmuştur. Acı içerisinde başını çevirir:

Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de boğulup öleceksin...

Akrep üzgün ve pişman bir şekilde şöyle der: Elimde değil. İŞTE BENİM TABİATIM BU

Kisadan hise demek ki neymiş dün yol arkadaşlarını satan bugün genel merkezi satar yarın ise kimi satacagini kimse bilemez. ..

Bakmadan Geçme