Karataş Yazdı Şimdiki NESİL...!!!

Habererk yazarlarından Haşim Karataş bu hafta kaleme aldığı yazısında 'Sosyal kafa sosyal vücutta bulunur' başlıklı bir yazı kaleme aldı.

PAYLAŞ
Haber Kasaba - Haber Kasaba

İşte Karataş'ın gençleri ve aileleri ilgilendiren o yazısı;

''Sosyal kafa sosyal vücutta bulunur''

Bugünlerde ''Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur'' sözünün gerçekçiliği var mı sizce? Bana göre yok!...

Ben bu sözü değiştiriyorum.

Bundan böyle şu şekilde söylenmeli; ''SOSYAL KAFA SOSYAL VÜCUTTA BULUNUR''...

Neden mi?

Hayatı sosyal medya da yaşayıp her anını sosyal medyada geçiren her şeyin sosyal medyadan ibaret olduğunu sanan bu uğurda canından olan gençlerimiz bile mevcut.

Bu durum beni üzerken her geçen gün artan sosyal medya fenomenliği nereye gidiyor gördükçe şaşırıyorum.

Bir kaç gündür Türkiye'de gündem, (DOLAR) ancak benim gündemim gençlik neden ve niçin diye soranlarınız olmayacak bunu biliyorum.

Çünkü kaleme aldıklarımı sizlerde içinizden geçiriyorsunuz.

Geçtiğimiz günlerde çok değerli bir büyüğümüzün yazdığı bir yazıyı okudum ve gerçekten tamda içimden geçirdiklerimi güzel bir dille anlatmış.

Bende bu yazıyı sizlerle paylaşmak ve gençlerimize bir tavsiyede bulunmak istiyorum.

Şimdiki NESİL...!!!

Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil,

Yanı başımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen on binlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.

Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.

Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.

Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.

Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.

İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.

Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.

Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar.

Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.

Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.

Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum.

20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?

Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?

Evlerini nasıl idare edebilecek?

Ülkeyi nasıl yönetecek?

Vatanı nasıl savunup can verecek?

Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.

Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık.

Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.

Çocuklar hayattan bihaber.

Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz.

Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.

Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar.

Hiç susuz kalmamışlar.

Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.

Çocuklar hiç üşümüyorlar.

Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.

Çocuklar hiç ıslanmıyorlar, evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz.

Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz.

Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.

Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar.

İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye.

Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz.

Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.

Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz.

Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.

Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.

Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.

Çocuklar hissetmiyor yaşamı, açlığı bilmediği için açlara acımıyor, üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.

Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.

Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar.

Acımıyorlar……

Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın….

Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize.

Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli.

Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli.

Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı.

Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli.

Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…

Sevgili okurlarım Eğitim müfettişi Doğan CEYLAN, üstadımızın da kaleme aldığı gibi gençlerimizi biraz daha milli duygularla donatmalı ve hayata döndürmeliyiz.

Tabiî ki hayatımızda sosyal medya olacak ama sosyal medyadan ziyade hayatın ta kendisini yaşamayı önermeli ve öğretmeliyiz.

Gençlerimize bu gidişat sadece ülkemize ve ülkemiz gençliğine zarar vermekten başka bir işe yaramıyor yaramayacak.

Dayatılmış bir sisteme karşı ailelelerin ciddi ölçüde bir mücadeleye girmesi gerekmektedir.

Çok değerli ülkemin güzel insanları sizlerin ve gençlerimizin duyarlı davranabilmesi ve gerçek hayata odaklanması için sosyal medyada yaşanan hayata ara vermesi ve gerçeklerle yüzleşmesi ve yaşadığımız ana, hayata odaklaması artık zorunlu bir hale gelmiştir diyorum.

Saygılarımla;

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN