Sandığa Giderken ! - Muzaffer YURTTAŞ

Sandığa Giderken !


24 Haziran seçimlerine adım adım yaklaşırken meydanlar ısınmaya başladı. Kararı milletimiz verecek. Herkes milletin kararına saygı duyacak. Seçim süresinde tabii ki atışmalar olacak, eleştiriler yapılacak, tartışılacak ama unutmayalım ki seçim sonrasında herkes işine gücüne dönecek. Bu güzel coğrafyada kardeşlik içinde yaşamaya devam edeceğiz.

Seçim meydanlarında, kahvehanelerde, alanlarda tartışırken, eleştirirken bir gün yine yüz yüze bakacağımızın, birlikte yaşamaya devam edeceğimizin farkında olarak söyleyelim sözlerimizi. Başka siyasi görüşe mensup olmak rakip olmaktır, düşman olmak değil. Görüşlere saygı duymaya, başkalarını anlamaya çalışmadığımız müddetçe erdem ve insan olmanın anlamını öğrenemeyiz.

Tertemiz bir suyu bulandırmak ne kadar kolaysa, bir insanı dininden, inancından, renginden, dilinden, tipinden, ırkından, dünya görüşünden dolayı hor görmek, aşağılamak, iftira atmak da o kadar kolaydır. Zor olan; insanı, insan olduğu için sevebilmekte, onun bize benzemeyen yanlarını hoş görebilmektedir. İnsan gibi sosyal bir varlığa da zor olan yakışır. “Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk: Kardeş olarak yaşamayı” diyen Martin Luther King’e kulak vermeli ve kardeş olarak bu cennet vatanın üzerinde yaşamayı öğrenmeliyiz. Halkımız tartışın ama millet olduğunuzu unutmayın diyor.

Önemli olan insana saygı duyabilmek, insanca yaşamayı ve yaşarken de paylaşmayı öğrenebilmektir. Dünyada her insanın, her milletin yaşam hakkına saygı duymayı, insanları anlamayı ve en önemlisi de hoşgörüyle bakmayı öğrenmek, onların hakkını da kendi hakkıymış gibi savunmak, insan olmanın gereğidir. İnsanları diğer canlılardan ayıran özellikler de bunlar olsa gerek.

Bence bu dünyada ihtiyacını duyduğumuz ve muhtaç olduğumuz en önemli şey sevgi, dostluk ve hoşgörüdür. Küçücük bir tebessüm ve tatlı dil, karşımızdakine verebileceğimiz en güzel hediyedir. İnsanlar sevmeli, şartlar ne olursa olsun sevmesini bilmeli. Hayata hoşgörü ile bakılınca, olaylar yumuşuyor. Bunu hepimiz biliyoruz mutlaka, ama yine de hoşgörüyü hatırlatmalıyız birbirimize. Çünkü yaşamın tadı ayrıntılarda gizlidir, yaşamak sevmektir, hissetmektir, anlamaktır.

Severek yaşamak güzeldir, severek yaşamanın güzelliğini ve önemini fark edenler de güzeldir. Dünyada bir şey olabilmenin ötesinde çok daha önemli bir şey var aslında; o da insan olabilmek. İnsan olabilmenin ilk koşulu ise; yüreğinde sevgi ve merhamet taşıyabilmektir. Yoksa kim olduğumuzun, nereden geldiğimizin, hangi ülkenin pasaportunda adımızın yazılı olduğunun ne önemi var! Bu dünyada, sadece insan değil miyiz? Bu dünyada bizim yaşam hakkımız kadar, başkalarının da yaşama hakkı var. İnsan dediğin odur ki; nerede ve kime yapılırsa yapılsın, birine yapılan zulmü, haksızlığı, vicdansızlığı, her zaman yüreğinde hissedebilsin, bunu kendisine yapılmış gibi görebilsin.

Yeryüzünde ki bütün insanlar insanlık bahçesinin çiçekleri değil midir? Öyleyse hiç bir devletin, ırkın, insanın, inancın ya da gücün bu çiçekleri ezmesine, soldurmasına fırsat verilmemeli, müsamaha gösterilmemelidir. Bütün halkların, toplum ya da bireylerin kutsal olan yaşama hakkı korunmalıdır; Hatta kültürlerinin gelişmesine katkı sunulmalıdır. Bu dünya hepimizin. Bu dünyada herkese, bütün halklara ve kültürlere yetecek kadar yer var. Yeter ki cehalet, şiddet, baskı ve inkar yerine, hoşgörü, sevgi, saygı hakim olsun...

Öyleyse Türk - Kürt, Laz, Çerkez ya da Roman olmanın ne önemi var, söyler misiniz? Asıl olan hepimize bir hayatın bahşedilmiş ya da armağan edilmiş olması değil midir? Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok muhtacız.

Yılgınlıkların, yorgunlukların damarlarımızda dolaşıyor olması bizi bıktırmamalı, yıldırmamalı; bizi insani değerlerden uzaklaştırmamalı. Bedenimizde, sevgiye açık bir yüreğimiz olduğunu unutturmamalı. Çünkü bize, her şeyden önce yüreğimiz gerekli. Sevgiyi görmek, duvarını örmek ve sevgiyi çevremize sunmak için, önce yüreğimiz gerekli bize.

Yeni bir seçimin arefesinde ülkemiz insanı kendi özgür tercihini yapacak, demokratik hakkını ve görevini yerine getirecek. Siyasi tercihini sandığa yansıtacak. Ama seçim sonrası ülkemizde barış ve huzur içinde yaşamak en büyük amacımız. Kimsenin kılına zarar gelmeden seçimleri tamamlamak herkesin arzusu ve gayesi olmalıdır.

İstikrarlı ve geleceğe doğru emin adımlarla ilerleyen bir ülkeyi hepimiz hayal ediyoruz. Gelecek nesillere tertemiz bir çevre ve varlıklı bir ülke bırakmak siyasetçinin en büyük hedefi olmalıdır. Ülkemizin geçmişte yaşadığı buhranları, tartışmaları, saldırı ve terörü artık geride bırakıp aydınlık geleceğe yönelmek istiyoruz. İnsanımız huzur ve istikrar, geleceği ve önünü görmek istiyor. Artık darbelerden, kaostan, kumpaslardan bıktık. Ay-yıldızlı bayrağımızın gölgesinde, minarelerimizden okunan ezanların yüzü suyu hürmetine ebedi hür, özgür ve refah içinde yaşamak istiyoruz. Sandığa sevgiyle yürümek gerek. Tüm İslam coğrafyasının, mazlum milletlerin gözü ve kulağı bu seçimde olacak. Bize yakışır şekilde bir seçim geçirmeyi ümit ediyoruz.

24 Haziran Pazar günü yapılacak olan seçimlerin ülkemize, milletimize barış, huzur, sağlık ve mutluluk getirmesini diliyorum. Tüm halkımızı ve Manisa’mızın vefakar, çalışkan insanlarını saygı ile selamlıyorum.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
30Nis
02Nis

Sandık Siyasetçinin Karnesidir!

11Şub
02Oca
10Ara

Manisa’da Cumhur İttifakı!