YEMİN TÖRENİNİN ARDINDAN - Ahmet Orhan

YEMİN TÖRENİNİN ARDINDAN


Türkiye, hain kalkışma 15 Temmuz olayları dahil çok önemli iç ve dış gelişmenin ardından, 150 yıllık demokrasi tarihimizin en büyük sistem değişikliği getiren bir anayasa referandumu sonrası hem yeni sistemin hayata geçirildiği hem de yeni meclisin belirlendiği 24 Haziran tarihindeki seçimleri geride bırakmıştır.

Şükürler olsun ki gergin bir atmosferde geçmesine rağmen seçimler sağ salim tamamlanmıştır. 

Bugünlerde gerek Cumhurbaşkanlığı, gerekse Milletvekilliği genel seçimlerine ait oy miktarları her kesim ve siyasi partide değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.

Özellikle söz konusu oylarda birinci dereceden sorumlu olan herkes memnuniyetini neredeyse zafer derecesine çıkarırken, bir diğer kesim ise hezimet olarak değerlendirmektedir.

Bu iki farklı değerlendirmenin nasıl olabileceğini soracak olursanız, bunun tam bir şark yaklaşımı olduğu söylenebilir. 

Hepimizin bildiği yarısı dolu bardağa bakış açısı vardır hani, adam vardır yarısı dolu, adam vardır yarısı boş diyen, işte o misal.
Neyse konumuzun esasına dönelim.

Üçüncü şahıslara ve kamuoyuna ne açıklama yapılırsa yapılsın partiler için genel seçim gibi hayati öneme sahip bir olayın sonuçlarının gerçeğe ulaşmak adına derinlemesine değerlendirilmesi mutlaka partiler tarafından yapılacaktır.

AKP’NİN DURUMU

Seçimin hemen ardından, seçim sonuçları, kamuoyu eğilimlerinin tespiti, yaşanan her türlü olayın halk üzerindeki etkileri, hatta siyasi söylemlerin kamuoyu tarafından algılanışı gibi birçok sosyolojik, siyasi ve diplomatik olayın etkilerinin tespiti için, bu konuda en ilgili siyasetçilerin başında gelen Erdoğan hemen harekete geçmiştir. 

Cumhurbaşkanı, kendisi %52,6lık bir oranla seçilmiş olmasına rağmen partisinin 1 Kasım 2015 seçimlerine göre oylarındaki yaklaşık %7lik azalmadan duyduğu memnuniyetsizliği İl Başkanları toplantısında dile getirerek sebeplerinin yapılacak araştırma ve istişareler sonunda tespitini istemiştir.

Gerçi “son başbakan Binali Yıldırım eksilen %7 oyumuz ortağımıza gitmiş dolaysıyla Cumhur İttifakı içinde kalarak olumsuzluk yaratmamıştır” anlamında konuya bir ön açıklama getirmiştir. 

CHP’NİN DURUMU

CHP ise farklı görüş ve bakış açılarının parti içindeki mevcudiyeti sebebiyle Kurultay dâhil seçenekleri tartışmaya başlamıştır.

Millet İttifakının fikir babası CHP’nin genel başkanı Kılıçdaroğlu, adayları Muharrem İnce’nin partisinden epeyce fazla oy alması nedeniyle tartışılır hale gelmiş, ancak CHP yetkili kurullarındaki hâkimiyetine dayanarak şimdilik tehlikeyi bertaraf etmiştir.

HDP’NİN DURUMU

TBMM’ye CHP sayesinde barajı aşarak gelip 3. parti konumuna yerleşen PKK’nın siyasi kolu HDP ise durumdan memnuniyetini meclis genel kurul salonunda zafer işaretleriyle ortaya koymaktadır.

Ayrıca TBMM açılışındaki İstiklal Marşının okunmasından sonra genel kurula girerek hem Türkiyeye hemde kendilerinin meclise girme yolunu açan CHP’ye sıkıntı çektirmeye devam edcekleri görüntüsünü vermiştir.

SP VE BBP’NİN DURUMU

Grup kurma bir tarafa mecliste sadece iki milletvekili ile temsil edilen SP ve bir milletvekili ile temsil edilen BBP durumdan tatmin oldukları anlaşılıyor.

İYİ PARTİ’NİN DURUMU

TBMM’de grup olarak temsil edilen aynı seçmen tabanından beslenen iki parti daha mevcuttur. 

Bunlardan birincisi ve tabiri caizse tapulu arazinin sahibi MHP ve tapulu araziyi gayri kanuni kullanmaya teşebbüs eden ve kullanan İYİP’dir.

İYİP girdiği ilk seçimde %9,95 oy alarak 43 milletvekili çıkarmayı başarmıştır. 

Seçimden önce Genel Başkanından tüm yöneticilerine %20nin üzerinde bir oya ulaştıklarını ilan etmiş olmalarına rağmen almış oldukları bu oy ve çıkardıkları milletvekili sayısı beklentilerinin yüksek olması büyük bir çöküntüye ve paniğe neden olmuştur.

Bu durum yemin töreni sırasında sayıları bir elin parmağını bulmayan İYİP milletvekilinin Sayın Bahçeli ile medeni şekilde tebrikleşmesi bizzat Akşener’in bile tepkisini çekmiş, el öpen veya tokalaşan milletvekillerine kapının gösterilmesine neden olmuştur. 

Söz konusu tavır tam anlamıyla İYİP Genel Başkanının kendisine ve arkadaşlarına güveni olmamasının tezahürü olarak görülmüştür. 

Oysa Akşener Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisinin ikinci olacağını ısrarla iddia etmiş, ayrıca bazı çevreler tarafından kamuoyuna yeni siyasi oluşumun yıldızı olarak takdim edilmiş olmasına rağmen partisinden %2,5 daha az oy alması gerek halk nezdinde gerekse partilileri arasında güvensizliğe neden olmuştur.

Henüz rüştünü ispat edememiş olan Akşener’in partisini zor ve çalkantılı günlerin beklediği muhakkaktır.
Elli yıllık tarihi ile Türk Milliyetçiliği Fikriyatı üzerine temellenmiş olan, niceliğinden çok niteliğiyle ülke siyasetinde belirleyici aktörlerin başında gelen MHP’nin durumu ise başlı başına ele alınabilecek bir durumdur. Onu da başka bir yazıda değerlendirmeye çalışacağız

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
07Şub

Büyük Acı

19Ekm

Ekonomide Neler Oluyor

15Eyl

Abalıoğlunda Neler Oluyor

08Eyl

Üzümün Izdırabı

14Eyl

Rossi Süleyman ve Kaymakam